15 Nisan 2011 Cuma

Per Aspera Ad Astra

Merhaba arkadaşlar,

Bugün kısa bir süreliğine teknoloji dünyasından uzak tutacağım sizi. Latince öğretmeye çalışmayacağım veyahut Eppur Si Muove'den de bahsetmeyeceğim. Bugün bizzat Kültür Bakanımız hakkında küçük bir yazı yazacağım. Kendisi, partisi, siyasi geçmişi beni ilgilendirmiyor; ben oturduğu koltuk ve icraatleri/beyanları hakkında yazacağım.

Kültür Bakanı, ki tam adı Kültür ve Turizm Bakanı, adından da belli olduğu üzere http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-166/kurulus-amaci-ve-gorevleri.html bağlantısında belirtilen tüm şeylerden sorumludur. Bu teoride Kültür Bakanı tanımı. Şimdi de gelelim yazımızın kahramanına.

Son hadiseden geriye doğru gidersem, zihinler daha iyi tazelenir. Kendileri Devlet Tiyatrolarını kapatıp, Özel Tiyatrolar açma fikrini öne sürdü. Evet böyle yaratıcı fikir, ülkemizin Kültür Bakanından çıktı. Buraya virgül atalım, neden bu lafı etti? Çünkü tam da bu sırada bir oyunda oyunculardan biri Başbakan'ın kızıyla diyaloga geçmiş! Aman Yarabbi, tez kellesi vurula! Oyuncu hakkında gereği yapılacaktır diyen de yine sayın Kültür Bakanımız.. Şimdi bu mantıktan yola çıkacak olursak, çocuk tiyatrolarının vay haline... İzleyen çocuklarla iletişim had safhada. Misal, Ali Poyrazoğlu'nun oyunlarına çokça gitmişliğim vardır, seyirciyle etkileşimi muhteşemdir. Kültür Bakanımız diyor ki:"Kaldı ki biz niye sahneyi aydınlatıyoruz da seyirciyi karartıyoruz. Sen seyirciye bakmayacaksın, oyununu oynayacaksın. Seyirciyle oynamaya kalkıyorsan, sanatı anlamak konusunda bir sorunun vardır". Yorum yapmak bile istemiyorum, parmaklarımı klavye üzerinde yormaya değmez. Yazık. En somutu: kaldırın devlet tiyatrolarını, dayasınlar özel tiyatrolar 50 tl'yi. Görürüm ondan sonra hepinizi.

Gelelim hakaret dolu demecine... Bir Beşiktaşlı olarak kendisine zaten güzel düşüncelerini aynen iade ettiğimi belirteyim. Şöyle diyor zat-ı şahaneleri:"O vadinin içine stadyum sokulur mu? Adı üzerinde dolgu alanı. Dolmabahçe orası. Dolgu... Eminönü, Yeni Cami kazık üzerine oturtulmuştur, Dolmabahçe de öyledir. Siz bu tarafa on binlerce insanın tepineceği bir alan yaparsanız, zaman içinde Dolmabahçe denize doğru akmaya mahkumdur". Beşiktaş taraftarları tepinmiyor efendi, takımını destekliyor. Hayvanlar tepinir, insanlar değil. Dolmabahçe dolgu alanı ise, o dev gibi otellere neden izin verdiniz? Döneminizde yapılan Residance'lar neyin nesi? Bir de demagoji yapıp, Ulu Önder'imizin mirasının yılmaz bekçisi imajı verecek:"Kendime Dolmabahçe Sarayını denize iten bakan dedirtmem". Gözyaşları sel oldu gidiyor paşam. :) Beşiktaş İnönü Stadı veyahut tarihteki orijinal ismiyle Şeref Bey Stadı, sadece bir stattan ibaret değildir. Sizin için anlamsız gelecek ama aşıkların buluşma yeridir orası. :) Beşiktaşlı olmayan yorum yapmasın, ziyan ederim yorumunu. :) Velhasıl kelam ne kadar duyarlı biri diyenler vardır hala içinizde. Otellere ses etmeyip, onay verip; stadı yıkabileceğini ima eden değerli bakanımız bakın diğer konularda neler yapmıştır. Elimden geldiğince kısa kısa yazayım:

+Allonoi Antik Kenti, Yortanlı Barajı'nın kapakları kapatılarak sular altında bırakıldı.
+Tarihi kabristanlar, mezar taşları birer birer sökülüyor ve yok ediliyor.
+Tarihi Haydarpaşa Garı kaldırılması düşünülürken şaibeli bir yangınla harap oldu. Almanların yaptığı bu yapı, sembol yapılardan birisiydi. Ancak konu doğru dürüst tartışılamadan üstü kapatıldı.
+Kılıç Ali Paşa Camii de yangına kurban giden eserlerden. Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
+Süleymaniye'de yakılan tarihi eserler ve otoparklaştırılması
+Sakarya Kanlıçay'daki tarihi eserlerin tal ocaklarıyla yerle bir edilmesi
+Galataport Projesi... Karaköy'ün yerine lüks bir yapılanma.
+Marmaray Projesinde ortaya çıkan koca bir tarih ve ezilip geçilmesi..

Bu liste uzar gider, okunurluk düşmesin. Mirasın bekçisiysen, popülizm yapmayacaksın, tutarsızlık göstermeyeceksin, demagojiye kaçmayacaksın. Sözüm meclisten dışarı, yarası olan gocunur.

Yine kendilerinden devam edelim. Hayranı olduğum Fazıl Say'a canlı yayında sarf ettiği sözler trajikomik. "Nazım'a yaklaşımımız, onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli" diyerek Fazıl Say hakkında yakışıksız ithamlarda bulunmuştur. Adam sanat icra ediyor ama Kültür Bakanımız bundan bihaber. Ancak Fazıl Say o kadar güzel cevap verdi ki:"Eğer konu birisinin sırtından para kazanmak ise, Beethoven'ın sırtından 40 katını kazandığımı söyleyebilirim, mantık bu mantıksa...". Düşünüyorum da, böyle sanatçılar bize layık değil. Aziz Nesin'i bir kez daha saygıyla anıyorum.

Başka bir ilginçolaya değinmek istiyorum Uçan Süpürge Film Festivalindeki konuşması. Şöyle diyor sayın bakan:"Zeki Müren Türkiye'nin en büyük erkek sanatçısı, Bülent Ersoy en büyük kadın sanatçısı seçilmişti, böyle bir absürt, dramatik, toplumun aklının karıştırılmaya çalışıldığı dönemlerden geçtik". Bu festivalde cinsiyet ayrımı sert bir şekilde eleştiriliyor, bilmeyen varsa. Oraya çıkıp da tercihlere ve cinsiyet ayrımına vurgu yapmak, yine kendisine nasip oldu.

Yazı çok uzadı, ben de zaten sıkıldım böyle bir konuda yazmaktan. Ülkem adına üzülüyorum. Kültür Bakanı olacak kişiyi, hangi parti iktidara gelecekse, lütfen doğru seçsin.

Sonra görüşürüz.

Hiç yorum yok: