27 Şubat 2010 Cumartesi

LAUC vs LAUC-VF

OBS(Optical Burst Switching-Optik Çoğuşma Anahtarlama) ağlardaki iki benzer gibi görünen ama ayrık algoritmaya değineceğim kısaca.
LAUC: Latest Available Unscheduled Channel. Yani boşlukları en aza indirgemeye çalışan algoritma. Ama püf nokta şu: iki burst arasını doldurmaz! Bir burst'ü takiben yerleştirilir. Resme bakalım:
0(sıfır)'ın araya burst koyamayız bu algoritmaya göre. Niye? Çünkü iki burst arasına koydurmuyor bu. 1 ve 2 müsait. Ancak hedefimiz neydi? Boşlukları en aza indirgemek. 1 numaradaki burst'ün boşluğu(Ta süresinden itibaren yeni bir burst koyacağımızı düşünün), 2 numaralı boşluktan daha küçük. Yani daha küçük boşluk kalıyor arada. !'e koyulan New Burst'ü alta koyduğunuzu düşünün. O arada daha çok boşluk kalırdı. Ama biz minimum boşluk istiyoruz. O yüzden 1'i tercih ettik. Bu yapıya unscheduled deniyor.

LAUC-VF: Latest Available Unscheduled Channel Void Filling. Bu da LAUC gibi, boşlukları en aza indirgemek için vardır. Ama püf nokta şu: 2 burst arası da doldurulabilir! Resme bakalım:
Eğer üstteki şekil LAUC ile yapılsa, burst direkt 4'e eklenirdi. Çünkü iki burst arasına koydurmuyordu o. Ama LAUC-VF ile artık araya koyabiliriz. En az boşluk 1'de var Ta süresinde ama 1'e koyamayız. Çünkü o boşluk, burst'ün boyutundan küçük. 3 zaten müsait değil. 4'ün boşluğu fazla. En az boşluk 2'de var. Biz de, 2'ye yerleştirdik. Bu yapıya da unused deniyor.

OBS nedir, burst nedir, biliyorsunuz farz ettim. Gerçi onları da yakında yazarım.

İyi akşamlar herkese...

RSVP: ReSerVation Protocol

Baştan söyleyeyim, benim anlatacağım RSVP'nin "répondez s'il vous plaît" ile alakası yoktur. Bizzat bilgisayar ağlarından bahsedeceğim.

Bu arada bazı şarkılar vardır ya müziği bile çok şey anlatır. Nani Nani de onlardan biri. Yasmin Levy muhteşem bir ses cidden. Latince midir İspanyolca mıdır hiçbir fikrim yok ama şahane sesi var.

RSVP de nereden çıktı derseniz, kimi yerde Tıkanıklık Önleme yollarından biri olarak gördüm, kimi yerde de QoS için yöntemler başlığı altında. Her halükarda kutsal bir iş yapıyor zatı şahaneleri.


Yukarıda ilk resimde gördüğünüz bir ağdır. (b)de gördüğünüz ise 1 numaralı host için bir multicast spanning tree'dir(tarama ağacı). En sağdaki resim ise 2 numaralı host için bir spanning tree'dir.
Bu weblog'da şimdiye kadar anlattığım teknikler hep 1 alıcı veyahut 1 verici şeklinde oluyordu. Bunda ise birden çok alıcı ve verici olabiliyor.


Üstteki resme dikkat buyurun şimdi de. 3 numara, önce 1 numara ile iletişim kurmak istiyor. Her ara düğümde, rezervasyon mesajı ulaştıkça, bant ayrılır. Yeterli bant varsa, kanal rezerve edilir. Yoksa, durum 3 numaraya bildirilir. İlk şekilde kanal rezerve edilmiş.
(b)'de, 3 numara bu sefer de, 2 numara ile iletişime geçmek istiyor. Tanenbaum Amcamız buna örnek olarak: 3 numaranın iki videokonferans kanalnı izlemek istemiş olabileceğini belirtmiş. Eğer bant genişliği müsaitse, ki örnekte müsait farz edilmiş, kanal rezerve edilmiş. E-H yolu iki kez kullanılmış oldu.
Bu sırada da 5 numara, 1 numara ile iletişime geçmek istiyor olsun. Ancak rezervasyon mesajı H düğümüne geldiğinde, H durum muhasebesi yapar. Çünkü üstünden geçen geçene. :) Dolayısıyla ya küçücük bir kanala izin verilir ki bu 5 numaranın arzu ettiği bant genişliğinde olmayacaktır. Veyahut kanal açamazsın deyip, geriye durumu bildirecektir.

Bu kadar kısa ve kolay işte. :) RSVP'nin mantığı bu kadar.

Nerede Bu Millet?

Spam gibi bir kayıt olacak baştan söyleyeyim. Vaktiniz kısıtlıysa sallayın bunu.

Efendim, yaş kemale erdi mi ne; etrafımda gördüklerim, biraz argo olacak ama en iyi bu anlatıyor, çok fazla "batmaya" başladı.

Geleceğe dair endişelerim gün be gün artıyor. Çok da fazla değil, benden 5-6 yaş ufak veletleri görüyorum her gün işe giderken.. Bu nasıl bir yozlaşmadır, ne tür bir sapkınlıktır anlayamadım gitti.

Hani nette bazen dalga geçmek için Elektrik Mühendisleri Odası'nın kısaltmasını kendine alan dingilleri görmüştüm ama ciddi ciddi ülkemizde de bunların olduklarını yeni yeni fark ediyorum. Galiba farkındalıklarım fazla gelişmiş değil. Abi o nasıl resim çekilmek, nereden aklınıza geliyor öyle poz vermek... Bir de böyle ehlileşmemiş Mustang'ler gibi bakışları var ki, düşman başına.

Yine döneceğim bu tiplere, biraz genele bakalım. Ülkemiz son 3 yıldır feci şekilde çalkalanmakta. Suçu açıklanmadan tutuklamalar, ekonomik krizler, basılan 200'lük kağıt paralar, kanıtlanamayan fabrikasyon haberler, düzmece belgeler, iftiralar, çamurlar vs vs. Peki, bunlar acaba kaç tane genç diye tabir edilen robotun umrunda? Veya bunlara dair, hadi bunları da geçtim, hayata dair ne fikirleri var? Farkındaysanız toplumsal refleks bile gösteremiyoruz çoğu konuda. Kıbrıslı gençlere benzemeye başladık. Tek dertleri bir tarafları oldu çoğunun, ama terbiye sınırlarını aşmayacağımdan, bu konuyu üstten geçiyorum.

Ufakken çevremdekileri hatırlıyorum. Erkek dendiği zaman: evine bakan, fedakarlık yapan, sağlam karakterli, askerlik anıları olan adamlar anımsıyorum. Keza, kadın dediğinde de: naif, nazik ama mesafeli durmasını çok iyi bilen, en az erkek kadar fedakar olan bayanlar hatırlıyorum. Küçükken ağır hastalık geçirmiştim ama çok şükür bunları gördüğümü net hatırlıyorum. Gel gelelim şimdikilere...
Erkek tanımı: Ultra yavşak, pantolonunun arkasından mutlak suretle donu gözüken, mutlaka ilginç hitap şekilleri kullanan ve kesinkes küfür eden bir tip.
Kadın tanımı: Fahişe ruhlu, bir tarafını açmanın zihinsel gelişiminden daha önemli olduğuna daha çok erken dönemlerde karar veren, hiç birşeyden anlamayan tip.

Tanımlar sert kaçtıysa, yazıyı okumayı bırakın lütfen.

Daha da ileri götürmeyeyim çünkü üslup olarak pek de yumuşak bir tarzım yok benim. En iyisi olayın yönünü değiştirmek: biz bu hallere nasıl düştük?

  • Medya ve yalan reyting sonuçlarıyla kasıtlı gerizekalılaştırılma politikası
  • Eğitimsizleştiren eğitim politikaları
  • Karakter zaafiyetlerinden vuku bulan duygular
Bir çırpıda bunları sayabildim. Sizler de ekleyebilirsiniz bunlara.

Toparlamak gerekirse: durum vahim. Türkiye Cumhuriyeti yavaş yavaş silinir bu gidişatla. Bir an önce bu gidişe dur demek lazım. Yapamıyorsanız, verin abi hepsini elime. 1 sene verin tüm imkanlarınızı seferber ederek. Hepsini adam etmezsem, insan evladı değilim. :D

Ben bilgilendirme bazlı yazılarıma devam edeyim. Böyle şeyler yazarsam beni susturamaz kimse.

Görüşürüz birazdan.

VMware Workstation unrecoverable error: (vmx)

Selam herkese,

Geçen gün Vmware'dan başka işletim sistemine girmeye çalıştığımda:

VMware Workstation unrecoverable error: (vmx)
NOT_IMPLEMENTED d:/build/ob/bora....

şeklinde devam eden bir hata aldım. Hata da öyle birşey ki, unrecovable falan yazınca, şimdi belayı bulduk işim yarım kaldı, diye hayıflanmıştım ama çözümü fazlasıyla basit çıktı. :)

Vmware'ı açarken Admin olarak açınca hata falan vermedi. İşin ilginci şimdiye kadar hiç "Run As Admin" şeklinde çalıştırmamıştım. Ama artık o şekilde açıyorum ve hata falan da vermiyor.

Geçen gün Google Amca'dan tavsiye aldım, kayıtları kısa girersem daha güzel olurmuş. O yüzden bu kaydı burada kesiyorum.

Alın size FIN Flag...........

21 Şubat 2010 Pazar

Hop-by-Hop Choke Packets

Bu yorucu günün akşamından son kez sizleri selamlıyorum. :)

Az önce, Galatasaray'ı bile yenemeyen takımımıza bayağı bir laf ettim. Antep'i Galatasaray'ı yenemeyeceksen, kimi yeneceksin yahu? 31 Ocak'tan beridir zaten doğru dürüst takip etmiyorum. Bu adam(o kısaca Y.D) kulüpten gidene kadar da, çok fazla aktif katılmayacağım.

Her neyse, konumuz Congestion Control(Tıkanıklık Kontrolü)'ü engellemeye çalışan algoritmalardan biri olan Hop-by-Hop Choke Packets.

Üstteki resimde olay anlatılmış. Soldaki ilk resimdeki mantık şu: Router'ların belli bir kapasitesi var. Gerçi router genelde gelen paketi forward eder, yani iletir. Bayağı bayağı kapasitesi var ama teorik olarak imkansız olmayan bir durum, router'ın çıkış hatlarındaki kuyruğun dolması. Router'lar çıkış hatlarındaki durumu izleyebilirler ve belli bir değer aşılırsa, ilgili hat uyarı vermeye başlar. Router kendine gelen her yeni pakete bakar. Eğer tıkanık olan çıkış hattına gitmeye çalışıyorsa; router, paketi gönderen yere "choke" denilen paketi yollar. Bu paket, uyarı amaçlı yollanır. "Hat dolu, adam ol lan", demekle eşdeğerdir.

Choke paketini alan düğüm de, o yöndeki trafiğini azaltır. Bir süre geri choke paketi gelmezse de, tekrar o yönde normal trafik akmaya başlar. Ancak düşük hız ve uzun mesafelerde bu yöntem patlıyor. Nedenini anlamak için yine sol taraftaki şekle bakınız. Choke paketi göndericiye ulaşana dek bayağı bir süre geçiyor. Ardından trafik azaltılsa bile, trafiğin azalmasından ancak birkaç adımda haberi olabiliyor (tıkanıklık yaşayan)router'ın. Çünkü gönderene ya da tıkanan router'a haber gelene kadar hiçbir müdahelede bulunulmuyor. Choke paketi gidene kadar, gönderici düğüm ortalığın tozunu atabilir. :) Veya tam tersi, trafiğin yavaşlaması, tıkanan router'a gelene kadar, router çökebilir. :)

İşte tam da bu noktada, resmin sağ tarafından gördüğünüz, hop-by-hop choke packet yöntemi devreye giriyor. Choke paketinin her geçtiği düğüm(router diyelim) bu pakete anında reaksiyon gösteriyor ve kendi üzerinden trafiği yavaşlatmaya başlıyor bile. Yani taaa paketi gönderen düğüme gitmeden, direkt yoldaki düğümler yavaşlatıyor trafiği. Paketi alan her düğüm bu şekilde tepkiler veriyor ve çok hızlı bir şekilde tıkanıklık giderilebiliyor. Resimde de görüyorsunuz, choke paketini alır almaz, trafiği azaltmış düğümcük(Reduced Flow).

Bu konu da bitti. Yazma moduma girdim gene. Ama kendimi frenliyorum ve dinlenme moduma alıyorum:
airmon.sh start lo

Bu iğrenç espri de kapanış olsun. :D

İyi uykular herkese..

Backtrack Üzerine Nessus 4.2 Kurulumu

Tekrar iyi akşamlar,

2 hafta kadar önce Nessus'un yeni versiyonunu kurmuştum makinama. Ancak farklılıklar var eski sürümlerine göre. Bu yüzden kısacık bir yazıyla belirteyim dedim.

En büyük yenilik ayrıca bir client paketinin olmaMAsı. Tek bir paketle kuruyoruz. Bizzat web tabanlı olmuş ve herşeyi o tek paketten halledebiliyoruz.

Öncelikle http://www.nessus.org/download/ adresinden size uygun olan paketi indirmelisiniz. Ben Backtrack'e kurulumu anlatacağımdan, ki ordan kullanmak daha eğlenceli, Karmic Koala için olan paketi indirdim. Yani versiyon 9.10 oluyor kendileri.

Ardından, konsolu açıp,

dpkg --install Nessus-4.2.0-Ubuntu910_i386.deb

yazdığınızda kurulum başlayacaktır.

Ardından, http://www.nessus.org/plugins/?view=register-info sayfasına giderek kayıt olmanız gerekmekte. Bu zorunlu. Pluginleri almak için kaçınılmaz. Nessus'ta plugin demek açıklık demektir. Plugin yoksa, Nessus'u kurmanın manası kalmaz. Oradan Home Feed'İ seçin. Eğer ticari amaçlarınız varsa, gidin şartnameyi okuyun. ;) Akabinde, I Accept diyerek, posta adresinizi oraya girin ve gelen aktivasyon kodunu posta kutunuzdan alın. Zaten gelen postada nasıl kurulacağını da anlatacaktır. Ama biz yine de anlatalım.

/opt/nessus/bin/nessus-fetch --register KUTUNUZA_GELEN_AKTİVASYON_NUMARASI

yazdığınızda netten pluginleri alacaktır. Biraz zaman alan bir işlemdir. Arada gidip Burhan Altıntop falan izleyin. :P
Bu arada mezun oldum sonunda. :D Blogda belirtmemişim bu haberi. Görmemişlik yapayım biraz. :D

Pluginler'in yüklenmesi bittikten sonra, kullanıcı eklemeye geçelim. Sisteme gireceğimiz ilk kullanıcı olacak kendileri.

/opt/nessus/sbin/nessus-adduser

dediğinizde size login olmak için bir kullanıcı adı isteyen bir çıktı gelecektir. Oraya kullanıcı adınızı girin. Peşinden şifre isteyecektir. Onu da bir zahmet girin. En sonunda oluşturduğun bu kullanıcıyı dmin yetkisi verilsin mi diye sorar. Yes deyin ki admin olalım.

Ardından Nessus'u çalıştırıyoruz:

/etc/init.d/nessusd start

Artık Nessus çalışır halde. Netstat komutu ile kaçıncı portu dinlediğini de bulmanız gerekiyor bu aşamada. XXXX dedim şimdilik porta. Tarayıcıyı açıp: 127.0.0.1:XXXX açtığınızda güvenlik uyarıları alabilirsiniz. Hepsini onaylayarak, oluşturduğunuz kullanıcı hesabı ile Nessus'a girebilirsiniz.

Umarım bir kayıt daha girebilirim.

Görüşmek üzere..



Buzzzz

Selam herkese,

Şu sıralar revaçta olan bir olaydan bahsedeyim dedim kısaca: Buzz. Nedir bu Buzz derseniz nette tonla şey yazmakta ama kısaca değinecek olursak= Twitter + FriendFeed + Facebook denebilir. Facebook kadar karmaşık değil ama ondan çok hızlı ve hatasız. Gmail'e entegre çalışmakta. Bence hep böyle devam etmeli. Çünkü ayrı servisler unutuluyor ama posta kutusu sık bakılan yer olduğundan, Buzz da takip edilebilir. Mesela Wave çıkar çıkmaz(hatta çıkmadan mıydı:P) hesap aldım ama daha 3 kez girmişliğim yok. Buzz'da, çok emin değilim ama, sanırım içerik filtrelemesi de var.

Benim gibi beta sürecinden beri Gtalk kullanan, Gmail bağımlısı biri için Buzz'a alışmak da çok zor olmasa gerek. Bu firmanın sade ama şık tasarımını seviyorum. Hızını da tabi. İnsanlar msn'yi daha çok kullanıyor ama msn'deki o reklamlar ve gereksiz pluginler bile insanı delirtmeye yeter.

Hep övdüm övdüm ama az da laf atayım. :) Bu galactico hesabım dışında, iş postam hariç, asıl kullandığım gmail hesabıma yaptığım filtrelerin haddi hesabı yok. Birkaç aydır, bu filtrelerden kaynaklandığını düşündüğüm sorunum hala devam ediyor. Attığım posta karşıya gidiyor ama, bana gönderilemedi diye mesaj geliyor. Ve benim attıklarım direkt çöp kutusuna gidiyor. Google bir el at şuna. :D Yardım Merkezlerinde denileni de yaptım ama fayda etmedi. Çözümü bilen varsa, yorumlarını beklerim.

Uzun lafın kısası, bir dönem MS gibi antipatikleşen Google, bu şirin şeyle yeniden Bilişim Dünyasında takdir toplayacak gibi duruyor. Yazımı iğrenç bir espriyle kapatmak istiyorum. Ya da neyse vazgeçtim..

Birazdan yeni bir kayıtla görüşmek dileğiyle..

16 Şubat 2010 Salı

Efes Maçı

Geçen Pazar, Beşiktaşımızın maçı İstanbul'da olmadığından, Efes Pilsen'in maçına gittim. Maç da Fener'leydi. :) Bilet fiyatları komedi: Efes tarafından girenler 20 TL ödüyor, Fener tarafından girenler 5 TL. Çok akıllı olduğum söylenemez ama TBL içinde desteklemediğim(EuroLeague'de sonuna kadar destek) bir takım için enayi durumuna düşmek istemedim. :) Fener tarafından girdim maça. Değişik bir duygu tabi. :D Fener tribünlerinden maç önceside, sırasında birçok resim çektim. Bir iki tanesini paylaşacağım burdan. Yalnız millet maç başabaş duruma gelince hafiften takıldı benim flaşlara. :D Sürekli Efes'i çektim neredeyse. :D Arada, ayıp olmasın diye, feneri de aldım kareye. :D
Maç yazısı yazmayacağım ama skor aldatmasın kimseyi. Efes en ölü durumunda bile yenecek duruma getirdi maçı. Fener 3lük attı sürekli. Efes fazla mücadele etmedi(3 gün önceki İsrail deplasmanı yorgunluğu da var tabi) ve de çok kötü yüzdeyle oynadı dış atışlarda.

Buyrun bunlar da kareler:
Ergin Ataman molasında Igor'a bakın hele. :)

Hava atışı esnasında..


Efesliler..


Maç öncesi Mirsad-Rakocevic..

Yine adamım Rakocevic. :)

Jitter Control

Nasıl çevireceğimi bilemedim vallahi başlığı. En iyisi direkt konuya dalayım.

Congestion Control'ü biliyorsunuzdur umarım. Tıkanıklık Kontrolü. Yani ağda bir tıkanıklık olduğu durumları idare etmek için yapılan kontroller diyelim. İşte bu kontrolü yapacak yöntemlerden birisi de bu Jitter Kontrolü oluyor.

Öncelikli soru şu olmalı: Jitter nedir? Jitter, paketler arasındaki gecikmenin değişimidir. Daha basit anlatmak gerekirse, her gelen paketlerin arasındaki süre sabit olmalı. Birinci paket geldi. Atıyorum, 5 sn sonra ikincisi geldi. Üçüncü paket de 5 sn sonra gelmeli. Dördüncüsü de, üçüncü paketten 5 sn sonra gelmeli vs vs.

Bu yöntem ortalama bir değer hesaplayıp, onu pakete yazıyor. Paketin her router'a(yönlendiriciye) gelişinde, planlanan süreden ileride mi yoksa geride mi olduğuna bakılır. Örnekle açıklayayım hemen, kafalarda soru işareti kalmasın. :) Diyelim süre:10 sn. İlk paketten 7 sn sonra ikinci paket geldi. Yani 3 sn erken gelmiş oldu. O zaman bu paketi bekletiriz 3 sn kadar, ondan sonra göndeririz(router'larda işlenmesi vs düşünmeyin şimdi, olayı anlamak için düz mantık bakın). Üçüncü paket de 12 sn sonra gelmiş olsun. Yani planlanan süreden 2 sn geç gelmiş. O zaman bu paketi ivedi bir şekilde gönderiyoruz. O anda router'da başka paket olsa da, önceliği geç kalmış pakete veririz.

Jitter control da böyle bir şey işte. Niye bu kadar önemli derseniz, ses ve video iletiminde bu olay çok gerekli. Sabit tutmak lazım arayı. :)

İyi akşamlar herkese..

Mobil Kullanıcılar İçin Yönlendirme(Routing For Mobile Hosts)

Tek ders sınavına girmişken, aklımdaki konular hakkında birşeyler yazacağım. Routing(Yönlendirme) Algoritmalarını duymuşsunuzdur. Meşhur olanları yine buradan anlatacağım ama pek üzerinde durulmayan(gerçi artık fazlasıyla duruluyor) bir yönlendirmeden bahsedeceğim.


Yukarıdaki şekli kısaca anlatayım. Mantıken tüm dünyayı küçük küçük bölgelere bölünmüş düşünün. Her bölgede bir veya daha çok "Foreign Agent" vardır. Ne yapar peki bunlar? Bu foreign agent'lar, bölgelerine giren(ziyaret eden) mobil kullanıcıları(mobile hosts) bulur.
Keza aynı şekilde her bölgede "Home Agent" da vardır. Bu home agent'lar da, "Home Location"ı o bölgede olup da, başka bölgeyi ziyaret edenleri bulur. Arada Home Location terimini atladım. Home Location da, mobil kullanıcının kalıcı, sürekli bulunduğu yerdir. Muhtemelen de evinizdir burası.

Yukarıdaki resimden anlatmaya devam edelim. Sıra olayın işleyişinde. Siz burada kendinizi mobile host olarak düşünün. O altıgen şekiller aslında Cell'dir. Konu dışı olacak ama her BTS'in uç tarafında bulunurlar ve sayıları 1-3 arasında değişir. Neyse konu dağılmasın. :)
Siz, mobil kullanıcı olarak sol alttaki alana girdiniz. Önce foreign agent broadcast yapacaktır. Yani tüm bölgeye mesajını gönderecektir. Bu sayede varlığını belli eder, benim çöplüğüme girdin der. :P
Bu ilk harekettir, mesajı alırsanız sorun yok. Diğer aşamaya geçeriz. Ama mesajı alamazsanız. Bir şekilde mesaj gecikirse ve siz mesajı alamazsanız ne olacak? Bekle bekle nereye kadar, sıkılacaksınız tabi ki. :) Ve mesajı, mobil kullanıcı olarak, siz göndereceksiniz. Bu bölgede foreign agent var mı diye soracaksınız. Bu şekilde bölgeye girmek için ilk adım atılmış olur. Her şekilde siz ve foreign agent birbirinizi öğreneceksiniz yani.

İkinci aşamada, yani birbirinizi öğrendikten sonra, mobil kullanıcı(siz) foregin agent'a kayıt olma isteği gönderir. Home Location'ınını, datalink layer adresini ve güvenlik ile ilgili bazı parametreleri yollar.

Üçüncü aşamada, foreign agent sizden home location'ınınızı aldığı için, orayla bağlantı kurar ve home agent'ınıza "Senin hostlarından birisi burada" diye mesaj gönderir. Bununla birlikte foreign agent'ın adresi, güvenlik parametreleri ve timestamp de gönderilir. Tüm bunlar home agent tarafından değerlendirilir. Eğer onaylanırsa, foreign agent'a "Onaylıyorum, benim hostlardan biri o" diye mesaj atar.

Son aşamada ise onayı alana foreign agent, mobil kullanıcıyı tablosuna işler ve kayıt eder.



Kayıt işlemleri bitti artık. Peki şimdi birisi mobile host'a data(veri) göndermek isterse ne olacak? Şöyle olacak: Sol üstteki arkadaş "sender" oluyor. Sender, mobil kullanıcıya paket göndermek istiyor. Haliyle, önce home location'ınına gönderiyor. Ama resimde de gördüğünüz üzere mobile host artık sol alt köşede(bir önceki resim ile bu resim bağlantılı, aynı yani). İlk paketleri alan home agent, mobil kullanıcısının nerede olduğunu bulur. Yani gittiği, ziyaret ettiği bölgeyi bulur. Paketi kapsülleyerek, son resimde 2 numaralı harekette de göreceğiniz üzere, foreign agent'a gönderiyor. Buna tunneling diyorlar. Foreign agent da kapsülü açıyor, paketi mobil kullanıcıya iletiyor. Ardından, home agent diğer paketlerin mobil kullanıcıya gitmesi için farklı bir yol izliyor. Artık kendisi göndermek istemiyor. Ve paketleri göndermek isteyen sender'a, mobil kullanıcının geçici olarak bulunduğu bölgenin foreign agent'ının adresini veriyor. Sağlam bir isim tamlaması oldu yalnız. :D Foreign agent'ın adresini alan sender da tunnelling yapıyor ve sıradaki paketlerini(ilk paketleri home agent kendisi göndermişti, dikkat ettiyseniz) kapsülleyerek foreign agent'a gönderiyor. Oradan da mobil kullanıcıya ulaşıyor paketler.

Bu konu bu kadar. Aslında çok basit bir konu. Anlayamadıysanız, muhtemelen home agent nedir, foreign agent nedir gibi şeyleri tam oturtamamışsınız demektir. Onları iyice öğrenip okuduğunuzda rahatlıkla anlarsınız. O kadar yüzsüzüm ki, kötü anlattığıma ihtimal dahi vermiyorum. :D

Birazdan yeni bir kayıt gireceğim sanırım. Görüşürüz..

15 Şubat 2010 Pazartesi

Sürücüye Girmeye Çalışırken "Birlikte Aç" Mesajı

İyi akşamlar herkese.

Geçen hafta karşılaştığım şu meşhur USB virüsünden bahsedeyim kısaca. Kuvvetle muhtemel sticker'dan makinama geldi ve D sürücüme girmeyi işkence haline getirdi. Onun yüzünden satıra D yazıp iki nokta üst üste koyma zahmetine girdim 1,5 gün boyunca. Her neyse, normalde gizli klasörleri göster dediğimde, autorun.info görünür olur, ben de onu silerdim ve düzelirdi sorun. Ama bu sefer .inf dosyasını o güzel simgesini benden esirgedi. Ben de Norman MAlware Cleaner ile tarattım ve gizli dosya birden görünür hale geldi. Normalde Norman ile silinmesini de bekliyordum ama silmedi. Ben de shift-delete'i çaktım hemen zaten.

Olur da size de kendini göstermezse bu güzel dosya, denersiniz Norman'ı.

Görüşürüz..

8 Şubat 2010 Pazartesi

Nate Robinson'dan Shaq'a Sevgilerle...

İyi akşamlar herkese.

Tek Ders Sınavına çalışırken, arada ufak kaçamak yapayım dedim. Geçen günkü maçta yaşanan müthiş sahneyi paylaşmak istiyorum. Meşhur ufaklığı duymuşsunuzdur NBA'deki: Nate Robinson. Boyu 1.75
Ama bayağı iyi sıçrar, smaç yarışmasına katıldığını hatırlıyorum bile. Kazanmış mıydı, ucundan mı kaçırmıştı tam hatırlamıyorum.

Neyse; o Robinson, Shaq'tan sağlam bir blok yiyor. Bunu herhalde kimse yadırgamaz. Ama savunmada Shaq'a öyle bir blok koyuyor ki, of of of. :) Koca adamı yere yıkması da cabası.

Buyrun izleyin..(Youtube için ayar yapmadıysanız hala, izleyemezsiniz)