24 Aralık 2011 Cumartesi

Postacılar Sokak, Taksim

Bu akşam biraz tarihi konuları ele alıyoruz ama olsun fena da olmadı bence. :)
Yazın tesadüfen öğrendiğim bir konuyu paylaşmak istedim. Taksim'deki Postacılar Sokağı bu seferki kahramanımız... Galatasaray Lisesi 300-400 metre geçiyoruz, yanılmıyorsam Hollanda Konsolosluğu'nun yanındaki sokak idi.
Bu sokak, Osmanlıların çöküş döneminde, azınlıkların kurduğu postaneleri ve hatta mahkemeleri barındırmaktaydı. Yani o dönem azınlıklar Osmanlıyı hiçe sayarak, kendi iletişim merkezleri ve yargı binalarını açmışlar! Osmanlılar çöküş sürecinde olduklarından buna ses çıkaramadılar. O isim de o dönemde konulmuş. Şu an bağımsız bir ülkedeyiz ama bu isim hala aynı. Sanırsam bilgisizlikten ötürü de hiçbir adım atılmamakta. O utanç dönemindeki isim hala bugün de kullanılmakta.

Nakiye Öğretmen

Geçen gün televizyonda öğrendiğim Nakiye Öğretmen'i, sizlerle de paylaşmak istedim. Hakikaten tarih diye bize öğretilen şeyler bambaşka. İşte şanlı Türk Tarihinden bir kesit: Nakiye Öğretmen dünyada ilk kez çocuk hakları mitingini düzenler ve kendi kaleme aldığı bildirgeyi, Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde bir masaya çıkarak okur.
Yani dünyada bu hareketi başlatan atalarımızdır ancak medeniyeti nedense hep farklı yerlerde aramışız. Tarihimizi bilmediğimiz sürece daha çok bize demokrasi/insan hakları dersleri vermeye çalışırlar.

16 Aralık 2011 Cuma

Baz İstasyonları

Bu akşam herkesin fikir sahibi olduğu, bilse de bilmese de, bir konu hakkında birkaç satır yazmak istiyorum: Baz İstasyonları. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yazanlardan etkilenmesin kimse, sorumluluk hiçbir zaman kabul etmem.

Mobil iletişimi sağlamak için baz istasyonları sayısı arttırılmak zorunda. Kapasite ve kapsama alanına göre bu sayı ilgili firmalar tarafından belirlenir. Bir baz istasyonu ortalama 1-5 km arasında hizmet verir. Bina çatılarında konuşlanır. Kliması, paratoneri, kabineti, anteni, kablosu ve direk/metal kulesiyle bir baz istasyonu her an her çatıda karşınıza çıkabilir. :)
Cep telefonundan gelen sinyal santrale, santralden gelen sinyal de cep telefonuna iletilir. Yani çift yönlü iletişim söz konusu. Bu sebeple baz istasyonunu gidip de şehrin tepesine kurmak, takdir edersiniz ki, çok mantıksız. Genelde öyle yerlere tv/radyo istasyonu kurulur(Eyfel Kulesi misali:)). Ancak baz istasyonu geriye sinyal de aldığından, daha uygun yerlere konmalıdır.

Tüm GSM şirketlerinin uyması gereken regülasyon kuralları vardır. Bu süreci BTK yönetmektedir. BTK ön izin mahiyetinde güvenlik sertifikası verir, baz istasyonu kurulumu için. Böylece baz istasyonunun en yakınına gitseniz bile sizi etkilemeyecek mesafeleri belirten güvenli alan kriterleri belirlenir.

Gelelim radyasyon meselesine. Radyasyon, "iyonlaştırıcı" ve "iyonlaştırıcı olmayan"olmak üzere ikiye ayrılır. İyonlaştırıcı olanlar hücrenin yapısını değiştirebilenlerdir. İyonlaştırıcı olmayanlar ise Radyo, tv, GSM vericileri gibi düşük frekanslarda vericilerdir.
Optimum şartlarda bir cep telefonunun emme oranı en fazla 1.5 w/kg'ye çıkar. İnsan beyni için alt limit 2 olduğundan aslında temelde sorun bu değildir. ama 1 derecelik ısı artışı emme oranını 4w/kg yaptırır. Yani asıl sorun ısıdır, telefon değildir.

Yazının başında da belirttiğim gibi, bunlar bildiklerimi paylaştığım birkaç satır sadece. Kimseyi bağlamaz, isteyen istediği bilgiye inanır veya kendi araştırır. :) Ukala bir cümle ile yazımı bitirmiş oldum.

Görüşmek üzere.

12 Aralık 2011 Pazartesi

"Demek ki Mühendisinin Adı.."

Başlıktaki söz bir kanalda yayınlanan bilgi yarışmasında Kenan Işık tarafından söylendi. Tesadüfen kanal değiştirirken rastladım. İlk yerli uçağımızı soruyordu soruda.. Ben de utanıyorum geç öğrenmekten ama şükürler olsun ki öğrenebildim. Hala öğrenemeyen insanlar var, behemehal onların da öğrenmesini istediğimden yazıyorum bu birkaç satırı. İlk yerli uçağımızın adı "Vecihi". Bu ismi eminim hepiniz benim gibi gülümseyerek hatırlıyorsunuz. Meşhur, Şener Şen'in Ankara Asfaltına Boeing indiren karakterinin adıdır bu.
Ve bu isim aslında asıl sahibinden ötürü önemlidir: Vecihi Hürkuş.
Kurtuluş Savaşının ilk uçuşlarını yapan ünlü Türk Pilotu. İlk sivil havacılığı(Hürkuş Hava Yolları) başlatan kişi. Harp yıllarında Rusların eline düşen ve oradan kaçan Türk Askeri. Bu ismi duyduğunuzda siz de artık bir kez daha düşünün derim. Bu kısım gurur kaynağımızdı. Şimdi de kahreden kısma gelelim.
Kendisine sürekli çıkarılan engeller ve yetersiz insanlar yüzünden yaptırılmayan işlerden ötürü kendisi borçlanmış ve kol saatini bile rehin vererek hayatta kalmaya çalışmıştır. Akabinde, bu devletin onurlu askerinin gazi maaşına haciz konulmuş! Cenazesi ise kızının yazdığı biyografiden okuduğumuz kadarıyla sahipsiz imiş.
Bu önemli şahsiyet, kaderin bir oyunu olarak, insanoğlunun aya çıkmak için uçtuğu tarih olan 16 Temmuz 1969 günü hayata gözlerini yummuştur. Rahmetle anıyoruz..

4 Aralık 2011 Pazar

Yunanlılarla Savaşmamışız Meğer(!)

Az önce Yılmaz Özdil'in yazısını okudum. İhsan Şener isimli bir şahıs "Yunanlılarla savaş olmadı, şehitliklerin hepsi temsili" deme cür'etinde bulunmuş. İzlemediğim için doğru olamaz diye internette gezindim ama birçok yerde aynı ifadeler geçiyor ve Ümit Özdağ(tartıştığı kişi) da yazısında belirtmiş bunu.
Eskisi gibi kendimi paralamıyorum çünkü aynı tas aynı hamam olacağına kesin olarak inandım. Bir adam çıkıyor ve İstiklal Harbinde şehit olan binlerce dedemizin aslında şehit olmadığını iddia edebiliyor. Şehitlikler de aslında yokmuş, yani dedenizi görmek için gittiğiniz yerde dedeniz yok aslında, sadece taş dikilmiş. Hani demiş olsa ki, kimin nerde yattığı belli değil, koyun koyuna hepsi bu topraklar için şehit oldu, anlayacağım. Savaşın bile olmadığını söyleme cesaretini kendinde buluyor. Tabi gazetelerin kaçı bunu manşet yaptı veya yapacak tahmin edersiniz. Bağımsız medya ya.
Boşverin şimdi bunu, Suriye bak biz geliyoruz(!), höööyt..
Mekanın cennet olsun Hasan Tahsin.

çArşı Van'da!

Beşiktaşımızın asi ruhu bir kez daha sosyal konularda ne kadar duyarlı olduğunu gösterdi. Toplanan yardımlar Van'daki depremzede kardeşlerimizi ulaştırıldı.







Eğer bir yarış olacaksa tribünler arasında, bu konularda yarış olmasını temenni ediyorum.
Bu da çArşı'ya yapılan çirkin ithamlar yüzünden arşivimden çıkardığım bir resim. Hangi maç olduğunu yazmamışım ama Oscar'lık Eboue'ye hediye olsun.