30 Nisan 2009 Perşembe

IIS Hatası: 2148073487

Yeniden merhaba herkese.

Bugün bir makinede IIS ile uğraştım bayağı bir. Normal yolla yüklenmedi bir türlü. Önce The IIS Admin service terminated with service-specific error 2148073487 (0x8009000F) gibi bir hata verdi. Ben de IIS'i kaldırdım. Makineyi yeniden başlattıktan sonra bir daha kurdum. Bu sefer IIS yüklendi. Servislerden baktığımda çalıştığını gösteriyordu. IIS paneline baktığımda aslında çalışmadığını gördüm. İçi bomboştu. Error log'a baktığımda aslında hatanın yinelendiğini gördüm. Ve daha sonra şu şekilde çözdüm:
Önce IIS'i silin.
Daha sonra C:\Documents and Settings\All Users\Application Data\Microsoft\Crypto\RSA dizininde Machine Keys klasörünün adını değiştirin. IIS'i yeniden yükleyin. Yeni bir machine key klasörü oluştuğunu göreceksiniz. Asp.net sayfaları için de, Visual Studio command prompt'u açıp, aspnet_regiis -i yazıp enter tuşuna basın. IIS sorununuz hallolacaktır.

Bu olay yetkilendirmeyle ilişkilendirilmişti Microsoft'un sitesinde. Mchine Keys'deki dosyalar üzerinde yetkimiz olmadığını düşünüp, kendi oturumumuzda yeni bir machine key yaratmış olduk.

Hoşça kalın..

23 Nisan 2009 Perşembe

23.04.2009 Hatırası

İyi akşamlar herkese. Bu kayıt bilgilendirme amaçlı olmayacak, boş yere okumayınız. :)
Günün yorgunluğunu(!) buradan çıkartmak istiyorum.

Öncelikle bana hiç bir fikrim olmadığı halde burçları anlatıp, burcumu-yükselen burcumu söyleyip, yıldız haritamı ortaya koyan Yasemin arkadaşıma teşekkür ederim. O yazıya baktıkça, dehşete düştüm. O ben miyim. :D Bir daha okuyacağım birazdan. :)

Bu haftaki haliyet-i ruhiyem bayağı ilginç. :) Hiç bir şey yapmadım neredeyse. Ama yarın algoritma projesine başlıyorum sonunda. Sürekli yolculuklarla geçirdim günleri. Kısa ama güzel. :) Hatta komik bir olayı anlatayım. Almanca hocamdan geriye sıfıra yakın Almancam kalsa da, otobüste bayağı bir kopmuş olacağım ki Rammstein'dan Mein Teil'ı söylemişim sesli bir şekilde. :D Neyseki kalabalık yoktu fazlaca. Yanımda oturan 45 yaşlarında bir bayan, merak edip şarkının seslendirenini sormasa, bunun da farkına varamayacaktım. :D Muhtemelen beni nazikçe uyardı bu hareketiyle ama neyse. :)

Yarın, fırsatım olursa, "nitelikli" bir kayıt girerim. :)

İyi akşamlar herkese..

22 Nisan 2009 Çarşamba

Byte Stuffing(Bayt Doldurma)

Herkese tekrar merhaba. Bolca ıslandığım bu yağışlı İstanbul gününün gecesinde, hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak sizlere sesleniyorum. :P

Kısa ama önemli bir konuya, Byte Doldurma(Stuffing) başlığına değineceğim. PPP veri çerçevesinde, verinin başında ve sonunda bayraklar(flag) vardır. Bu bayrakların değerlerini gördüğümüzde, çerçevenin bittiğini anlarız. Peki ama, bayraktaki bitlerin aynısı verinin içinde varsa ne yapacağız?

İşte çözüm:Byte Stuffing. Verinin önüne 01111101 kontrol kaçış byte'ını koyarsanız, verinizin flag olmadığını belirtmiş olursunuz. Eğer 01111101 dizisi veriyse, onun önüne de bir tane(01111101) koyarsınız. Böylece bu sorunu çözersiniz.

Diyebilirsiniz şimdi: verinin içinde flag bitlerini kullandırmayız. Mantıklı ama PPP(Point to Point Protocol)'nin kıstılama getirmeme gibi bir özelliği var. Bu yüzden olmaz. :)

Bu konu burada biter. Bu arada Beşiktaşımızın Alman oyuncu "Fink" ile anlaştığı iddia ediliyor. Eğer gerçekleşirse bayağı komedi olacak. :) Daha şimdiden geyiği başladı. :)
Yılmaz at Fink'e. Sait at Fink'e. Mehmet boş, at Fink'e. :) Boş kaleye gitse bile, dön, at Fink'e. :D
Bilmeyenler için bkz. 10 maçta 107 gol yiyen takım. :D

İyi geceler herkese.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Konuşsana Adnan Polat

Hani tezgah vardı?

Adnan Polat`tan açıklama bekliyoruz.

Beşiktaş kendi sahasında puan kaybetti, bir oyuncusu kırmızı kart gördü, bir penaltısı verilmedi...

Bu mudur tezgah?

Yoksa yıllardır yaptıklarınızın, başınıza geleceğinden mi korktunuz?

Rahat olun, bu hafta olmadı, önümüzdeki hafta lideriz...

Bileğimizin gücüyle, emeğimizin karşılığında, sizlerin alışık olmadığı bir şekilde şampiyon olacağız...

Siz şimdi gündemi değiştirecek başka şeyler arayın, buna ihtiyacınız var...

Kaynak: Haber1903

19 Nisan 2009 Pazar

Ağ Katmanında "Fragmentation" (Parçalama)

Şimdiki konumuz yine ağ katmanından: Fragmentation. 2 tür fragmentation(parçalama) var:
1. Transparent Fragmentation
2. Nontransparent Fragmentation

İlk bölme işleminde(transparent), bir paket herhangi bir ağa gelmiş olsun. O ağdaki bir düğüm bu paketi parçalara ayırsın. Daha sonra o ağdan çıkarken de, başka bir düğüm de onu tekrar birleştirir. Bir başka ağa gidince de, yine önce fragmentation işlemine tabi tutluyor; daha sonra da reaasemble işlemi uygulanıyor. Ancak bu yöntemin performansı düşüktür. Çünkü sürekli fragmentation-reassemble var. Yani parçalayıp birleştiriyorusunuz durmadan.

İkinci bölme işleminde ise(non-transparent), aynı paketin herhangi bir ağa geldiğini düşünün. O ağda bir düğüm yine bunu parçalasın. Ağdan çıkarken de başka bir işleme tabi tutulmaz. Parçalanmış bir şekilde ağdan çıkar. Başka ağa gider ve orada da birleştirilmez parçalar. Ağdan yine parçalar halinde çıkar. Ancak bu yöntemin riski, paket kaybının fazla olabilmesidir. Orijinal paketin oluşabilmesi için tüm paketler beklenir. Bu yüzden kayıp olmasa da, gecikme kesinlikle söz konusudur.

Ağ katmanındaki paketin parçalanma adımları da bu şekilde arkadaşlar. Bu da, bu gecenin son kaydı olsun. :)

Bugün 10 kişiyle iyi top oynadık ama maalesef berabere kaldık. Adnan Polat ve Mecnun Odyakmaz da hala hakemden şikayet ederler mi bilinmez. Bursasporlular korundu saha içinde adeta. Toraman'ı çok kolay attı. Herhalde Bülent Uygun'u atmanın verdiği baskıyı üzerinden atmak istedi. Her şeye rağmen sezon sonunda zirvede olacağız. Forza Beşiktaş. :) Dersi olanlara yarın için iyi dersler dilerim; benim gibi kaytaranlara da iyi uykular dilerim. :)

Hoşça kalın..

Link State Routing

İyi geceler hepinize. Yeni bir haftaya 1 saat sonra başlıyoruz. Ben de bu sakin gecede (en azından benim için öyle), bir konuya gireyim dedim. Unutmadan, yarın Network'e giderseniz iyi not tutun. Uykum var, sabah uykumu bölmek istemiyorum. :D

Başlıkta da belirttiğim üzere konumuz "Link State Yönlendirmesi". Link State Routing, Routing(Yönlendirme) Algoritmalarından bir tanesidir. Paketleri neye göre yönlendireceğinize, bu algoritmalardan birini seçerek karar verirsiniz. Bu algoritmada her router komşularını keşfetmeye çalışır ve IP adreslerini öğrenir. Komşularına olan gecikme/maliyet değerini hesaplar(uzaklık gibi düşünün). Öğrendiklerini de diğer routerlara(komşularına) gönderir. Bunu her router yapar bu şekilde ve böylece tüm routerlara ulaşılmış olunur.

Link State Routing'de, en küçük maliyetli yoldan göndeririz paketlerimizi, haliyle(az önce maliyetin hesaplanmasından bahsetmiştik). Ancak bir süre sonra o yol şişer ve gecikmeler artar. Alternatif yola yönelim başlar doğal olarak. Ancak bir zaman sonra o yol da şişer. Bu sefer tekrar eski yola dönersiniz vs vs. Bu şekilde bir o yola, bir bu yola gitmeye Ping Pong Effect demişler. Bu noktada dengeleyici faktörü(balancing factor) göz ardı etmemelisiniz. Aksi takdirde, sisteminizde Ping Pong Effect tehdidi her zaman var olacaktır.

Konuyla ilgili şekiller de var aslında ama yüklemeyle uğraşmak istemiyorum açıkcası. :) Nette sürüyle var, Google'a sorun, o söyler. ;)

Az kalsın unutuyordum. Send Flag ve ACK(acknowledgement) Flag diye iki kavram daha var. Yani Gönderildi Bayrağı ve Bilgilendirme Bayrağı. Biri size hangi router'lara paket gönderildiğini(Send); diğeri de hangi router'lardan paket geldiğini söyler(ACK).

Genel olarak bu kadar. Yeni konu girerim birazdan.

17 Nisan 2009 Cuma

Televizyonun Cezbedici(!) Dünyası

Merhaba herkese. Nİhayet ara sınavları bitimiş bulunmaktayım. Kişisel savurma alanıma geri döndüm. :D

Bugün saldıracağım konu televizyonun saçma programları. :) En az 4-5 kez izledim her birini. Bunu da belirteyim. İzledim ve izlenmemesi gerektiğine kanaat getirdim. :)

Ciddiyeti elden bırakmayarak popüler programlara kısaca göz atalım. Yemek Programları. Evde tek başımayken yapabileceğim şeyleri ben de öğrenirim diye, 2-3 kez açtım. Yemekten çok kavga var. İnsanların kusurunu yüzlerine vurma var. Örf ve adetlerimizle çelişiyorlar. Bizde misafir olarak bir yere gittiğinde, gördüğün eksiklikleri yüzlerine vurmaz, aksine onları örtüp, bizler için girdiği zahmet için teşekkür edersin nazikçe. Bu yarışma tam bir rezalet. Diyorlar ki yarışmanın formatı böyle. "Format böyle" demek aslında, biz oraya kavga ettirmek için çıkartıyoruz, demekle eşdeğerdir.
Evlenme Programları. Stüdyoda sallamak serbest. :) Sizden mal varlığınızı ve kişiliğinizi ispat etmenizi isteyen yok. Güncel örnek vereyim: Fenerli Lugano'nun programa çıkıp, çok duygusalım, hisliyim demesi gibi bir şey bu da. :) Saflar için birebir. Zaten geçenlerde bir yerde okudum, bir ajans da kasten reklamı olsun diye bir oyuncusunu göndermiş oraya. Oyuncu rolünü yapmış, dizi teklifini almış. Alan memnun, satan memnun. Olan çocuğun acıklı(!) hikayesiyle ağlayan, ona inanıp talip olan insancıklara oluyor. :) Yazııııııııııııııııııık. :D
Kutu Açan Yarışma Programları. Bakınız sevgili arkadaşlarım. Kimse para basmıyor. Kaşınıza gözünüze bakıp, kimse size binler vermez. Madem bu kadar paraları var, Türkiye'nin derdi neydi o zaman. :) Bir de çok yapmacıklar yaaa. Programa her katılan ne kadar da duygusal be kardeşim. :D Kutudan yüksek çıkınca ağlıyor, sızlıyor. Düşük çıkınca hopluyor, amuda kalkıyor vs. ..

Sizlere bir iki program tavsiye edeyim. Banu Avar - Dünya Düzeni - Avrasya TV (ART)
Murat Bardakçı - Tarihin Arka Odası - HaberTürk
Nihat Genç - Veryansın - Avrasya TV (ART)
Rauf Denktaş - Denktaş'ın Gündemi - Avrasya TV (ART)

İsteyen olursa bende program çok. :) Yetişebilmek de ayrı bir mesele tabi, hepsine birden.

Görüşürüz..

16 Nisan 2009 Perşembe

if(sınav==0){MessageBox.Show("Nihayet!");}

Yorucu bir sınav döneminin yarın sonuna geliyorum. 1-2 gün sonra burayı algoritma ve network ile donatacağım. :) En azından, seneye insanların işine yarasın.
Network sınavı ile başladı bu hafta. Halim Hoca'yı işte bu yüzden seviyorum. Mühendislik sınavı böyle olmalıdır. Notlar açık, ezber yok. Anlattıklarını kullanarak cevaplar vermemizi istiyor. Anlatmadığı bile olsa, bu yöntemle sınava girmeye bayılıyorum. İnanın, kaç alacağım hiç önemli değil.
Salı günü de, güvenlik vardı. Bu da aksine sözel öğrencilerine yönelik sınavdı. Sunumlardan 2 soru gelmişti. İkisini de yapamadım, maalesef benim sunumu sormamıştı. 1 soruda da, nasıl yapacağımı bildiğim halde, yarıda kaldım. Çünkü formülü unuttum. Dolayısıyla da şifreleyemedim. İşte bu tür sınavlardan da iğreniyorum. Bizi ölçmüyor, sadece üniversitenin prosedürünü işletiyor. Adı ne, sınav. Böyle sınavlar size hakaret gibidir aslında da, son döneme kadar kendimi sıkmışım, bu dönemde de bir patlama yaşamak istemiyorum. O yüzden asistanla polemiğe falan girmeyeceğim.
Bugün de Advanced Algorithm vardı. Yine Halim Hoca ve yine açık not. Yine güzel sorulardı. Fanteziye kaçmasaydım, 100 alabileceğim sınavdı da. :) Güzelim algoritmanın tarihini kağıda yazarken soruyu yetiştiremedim. :D Bu da bana 35-40 puana patlar muhtemelen ama olsun. Sınavı zevkle yaptım. :D
Yarın da son sınav:Modelleme. 200 küsür slayt var ve sınav kapalı not olacakmış. Aslında bunun hakkında çok güzel bir açıklama yazardım da, dediğim gibi son dönemim. Sakin olmaya çalışıyorum. :) Slaytları ezberleyip mühendis olacaksam, bu bölüm niye var? Ya da bu eğitmen statüsündeki insanlar niye var? Ben bunları netten de bulup okuyabilirdim pekala. Neyse ben okumaya devam edeyim de. En azından 30 alayım sınavdan.

Yarın görüşürüz..
(Ha unutmadan, Türkçe'de iki nokta yoktur. Ben öylesine koyuyorum ama belirteyim dedim. :) )

10 Nisan 2009 Cuma

Asakir-i Mansure-i Muhammediye

Merhaba tekrar. Beşiktaşımız 3-1 kazandı maçı. Bu güzel olayın şerefine ben de bir tarihi olayı ele alayım bari. :) Kısa bir konu seçtim bu seferlik: Asakir-i Mansure-i Muhammediye.

Malumunuz o dönemlerde, her yerde olduğu gibi orduda da sorunlar yaşanmaktaydı. Tımarlı Sipahiler ve Yeniçerilerin başrolde olduklarını hemen belirteyim. Bakınız, tarihi bir olayı değerlendirirken, günümüz koşullarından bağımsız düşünmeliyiz. Dolayısıyla direkt olarak suçlu olan şunlardır demek zor. Eğer suç aranacaksa, bu yetersiz yönetim kadrosunda ve yanlış politikalarında aranmalıdır. Bu sorunların asıl temeli oraya dayanır.

Tımar sisteminde, devlet toprakları sipahilere deyim yerindeyse kiralanmıştır. Bu sipahiler o toprakları işlerler, halktan devletin yerine vergi toplarlar ve tımar bölgelerinin büyüklüğüne göre asker yetiştirirlerdi. Böylece devletin her yere ulaşmasına gerek kalmıyordu. Ancak birkaç yılda bir sipahilerin tımar bölgeleri değişiyordu. Ancak biraz önce de bahsettiğim yanlış politikalardan dolayı, zamanla düzen kaybolur. Tımar sahibi sipahiler, asker yetiştirmek bir kenara, tımarlarını bırakmazlar. Yer değişikliği yapmayınca, uzun süreler o toprağın başında durmaktan, oranın sahibi olduklarının hissine kapılmışlardır. (Zaten bu bozukluk "ayan" denilen o meşhur yapılanmayı doğurmuştur.) Bir nevi toprak ağası gibi davranmışlardır. Bu davranışları bence Avrupadaki burjuvazi ile eşdeğerdir. Bu da tımar sistemini bozmuştur. Ordunun en kalabalık vurucu gücü adeta çökmüştür.

Gelelim Yeniçerilere. Tımarlı Sipahilerde Türk soyundan gelmesi esastır. Yeniçeriler ise tamamen devşirmelerden oluşur. Çoğu dönemde sayıları sabit tutulan bu ocak, zamanla hızla büyümüştür. Padişaha yakın bir kuvvet olduklarından, saray üzerinde de etkin bir rol oynamaya başlamışlardır. Her türlü modernizasyona ve yeniliğe karşı çıkmışlar; savaşlarda disiplinsiz tavırlar almaya başlamışlardır.

Bu iki güç de oldukça etkinlerdi. Takvimler 1826'yı gösterdiğinde Vaka-i Hayriye diye bilinen olay zuhur etmiştir. Bu olayı takiben Asakir-i Mansure-i Muhammediye, yani Muhammed'in Muzaffer Ordular'ı kuruldu(II. Mahmut). Bu çok kolay bir iş değil, binlerce kişiyi devre dışı bırakıyorsunuz ve yeni bir güç oluşturuyorsunuz. Zaten tepkileri en aza indirmek için de ordu isminde Hz. Peygamberimizin ismi yer almıştır. Dini motiflerin de yardımıyla bu olay hızlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Yeterli bence bu kadarı. :) Başka bir maç sonu tarihi olayla daha görüşene dek. :P

Hoşça kalın. :)

Karmaşık Bir Şeyler

Ben bu satırları yazdığımda Beşiktaşımız penaltı vuruşunu Zapo ile gole çevirdi. :) Nihayet 1-1 yapabildik.

Malumunuz her öğrenci gibi sınav dönemi geldiğinden yoğunluğum arttı. Ancak yetişmeyecek gibi çalışmalarım. Özellikle Bilgisayar Ağlarında Güvenlik dersi imkansız gibi bir şey. Kitaptan aynen yazılıp geçen anlatımların üstüne, 15 konuluk sunumlarla facia yaratacak bir sınav gibi duruyor. Açıkçası vaktimi bu ders ile öldürmek de istemiyorum, zaten yetişmeyecek.

Dün akşam futbol turnuvasındaki rakibimizle hazırlık maçı yaptık. :) İlk kez bir arada oynadık. Ama maalesef arkadaşlarımın kondisyonu yerlerde. Mehmet dışında, kalan 5 arkadaşım umarım bir ara koşu falan yaparlar, yoksa gruptan çıkamayız. :) Bir de takımda forvet yokmuş. Eskiden herkes ileride oynamak isterdi. Biz sahaya bir çıktık, herkes savunmacı olduğunu söylemeye başladı. :)

Yeni kayıt gireceğim birazdan, ama gooooooooooooooooooooollllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll..
Bobo, Bobo, Bobo.. :D

Birazdan görüşürüz. :)

6 Nisan 2009 Pazartesi

Geçmiş Zaman Olur ki..

İyi akşamlar hepinize.

Umarım yeni hafta hepiniz için iyi başlamıştır. Benim oldukça yoğun başladı. Yarına hazırım artık. 09.20 Lab A'ya beklerim hepinizi. :)

Pazar günü az kalsın maça gidiyordum. Bir şekilde gitmekten vazgeçtik(bu sefer ben vazgeçtim:) ). İyi ki de gitmemişim dedim olayları görünce. İstanbul Emniyeti, sürekli polis alımlarıyla genişlettiği kadrosuna belli ki pek iyi bir eğitim verememiş. Bunu Kadın Günü, İşçi Bayramı sonrasında bir kez daha gördük televizyonda. Çok yazık..

Federasyon milyonlarca dolar verip reklam yapsın, Lütfen kampanyaları yaratsın. Bundan sonra ağzıyla kuş tutsa, dünkü maça aileleriyle gelen küçücük kardeşlerimizi bir daha kimse maça getiremeyecek. Sorumluları eserlerinle övünsünler. Trafik kapandı diye, küfürler edip(bizzat tanığından), biber gazı ve gaz bombası ile dalınır mı o kadar insanın arasına? Gerçekten de suç teşkil eden varsa git, al oradan onları. Ama ne demek gaz bombası, biber gazı. Göz altınadaki gence(elleri koları bağlı) tekme atan şahıs.. Sen insan mısın? Polis olman bir yana, insan diyor musun sen kendine? Maçla ilgisi olmayan, şovu izlemeye giden çiftlerin, yaşlıların üstüne tazyikli su sıkan panzerdekiler.. Ya siz nesiniz?

Bunlara da kızmıyorum aslında. Her önüne geleni polis akademilerine sokanlara kızıyorum. Yanılıyorumdur umarım. Detaylarını bilmiyorum, eğer yanılıyorsam tekzip etsinler, ben de sözlerimi geri alırım. İradeleri sınanmıoyr mu bunların; insan psikolojisinden bihaberler mi bunlar?

Bakınız kişiliklerini bilmem bunların. Genelde hayatı boyunca ezilmiş, ezik duran, herhangi bir yetisi olmayan insanlar, ellerinde gücü hissedince kendilerini kaybederler. Ben olayı bu şekilde okudum. Psikoloji uzmanı değilim ama insanları da az buçuk tanıdığımı düşünüyorum. Düşünüyorum da, doğuda Mehmetçiği şehit eden hainlerin cenazelerinde olanları izleyen polis; takımına yol boyu eşlik etmek isteyen taraftarlara "terörist" muamelesi yapan polis. Sayın Cerrah hala görevinin başındaysa zaten sözün bittiği yerdeyizdir. Allah tüm İstanbulluların yardımcısı olsun.

Yarın görüşürüz..

3 Nisan 2009 Cuma

Decode(3 Nisan)=?

Merhabalar. Lojik derslerinden bana miras kalan bir kaç kavramdan biriydi Decode. :) 2 kez Lojik-1 alan birisinin, hala nasıl bu kadar beceriksiz olduğunu düşünüyorsunuzdur belki. :)

Bugün yine sabahın köründe okula gittim ve 12 saatlik uykumu uyuyamadım. :) E, benim gibi bir kütleyi ancak 12 saat keser. :) Aylin Aslım'ın şarkısı gibi olacak(Beyoğlu Kimin Oğlu) ama "gittim de ne oldu". :) Slaytlardan UML izledik. Keşke uyusaydım diyeceğim ama çalıştığım zamanlardan biliyorum, kimse haber vermiyor, herkes kendine çalışıyor. Zaten, işe gidecekken sınavların başladığı haberini alan biri olarak, yoğurdu üfleyerek yeme durumum, çok da anormal olmasa gerek. :)

1 günlük Çanakkale Şehitliği gezim maalesef saçma sapan sebeplerle iptal oldu. Kendimi de o kadar hazırladım. Uzun zamandır Edirnekapı'dan başka bir şehitliğe gidemez oldum. Bu bölüme girdim gireli duyarsızlaştım mı ne. Suçluluk duygusu var üzerimde.

Bu arada, YazGeliştir sitesinde SQL Server bölümüne göndermeye çalıştığım makaleye bir kez daha geri dönüş alamadım. Herhalde o siteye, bir daha SQL makalesi göndermeye çalışmayacağım. Ancak diğer önemli kaynağa makalemi ekledim. :) Yazılım Günlüğü sitesine Net Library başlıklı bir makale ekledim. Bundan önceki makalede değinmiştim bu konuya. Ancak geri dönüşler oldu ve detaylı bilgiler istendi. Ben de daha geniş bir makale hazırladım. Tabi okuldan fırsat kalmadığı için 1 ay gecikmeli yapabildim. İstediğiniz bir konu olursa, sizler de söyleyebilirsiniz tabi ki. ;)

Belki birazdan yeni bir kayıt daha girebilirim. :) Girmezsem de hoşça kalın.. ;)

2 Nisan 2009 Perşembe

IBM Projesi Nihayet Sonlandı!!

An itibarıyla IBM Yazılım Yarışmasına dosyamızı göndermiş bulunmaktayız. :) İlgilenmediğin bir alanda bitirme projesi yapmak ne demekmiş, öğrendim: işkence. :) Ama öyle ya da böyle %90 gibi bitirdik. Eğer sunuma çağırılırsak, ki sunumu ben hazırladım, o sunumu çağırmazlarsa mesleği bırakırım, muhtemelen ilk 5'i zorlarız gibime geliyor. :D

Yalnız 00.00'ı saniyelerle geçtik galiba, ama sorun bizden değildi. :) IBM sitesinden hata aldık. Biz de e-posta yoluyla ulaştırdık projemizi. Tabi o heyecanla bayağı bir uyanık vaziyetteyim şu an. :D Saat 1'e geliyor ama ben pek de kısık olmayan bir seste Rammstein dinliyorum. :)

Bugün de haliyle okuldaydım sürekli. Yarın da güvenliğe hazırlanmalıyım, salı günü sunum var. 9.20'de Lab A'da 7 Nisan Salı günü.. Hepiniz gelin. :)

Bu arada sevgili arkadaşlarım, tekrar yazıyorum, bir kez daha vurguluyorum. :) Ben Feysbuk'a üye değilim!! Adaşlarım çokmuş, ama ben değilim yaaa. :D Biri şiirler yazıp, yabancılarla konuşmaya çalışıyormuş; diğeri topçuymuş. Sırf bu yanlışlığı düzeltmek için üye olacağım herhalde sonunda. :D

Bu arada pek vaktim olmasa da, geçen 2-3 gün boyunca 4-5 kilometre arası koşular yaptım. Hızlandım koşularda ama henüz hazır değilim uzun mesafelere. Çabuk yorulunca mesafem azalıyor. :) O da düzelir umarım. :)

Bugün güzel bir olay oldu ama özel tabi ki bu. :) İnsanlar için küçük, benim için büyük. :D O yüzden mutlu bir şekilde yazımı sonlandırıyorum. :)

Hoşça kalıın..