18 Eylül 2010 Cumartesi

Ya Buzağı Kalmazsa..?

Son zamanlarda ülkemizde yaşananlar o kadar can sıkıcı bir hal aldı ki, öncelerde dinlediğim bir hikayeyi hatırladığım kadarıyla yazmak istedim. Burada bir virgül atıp gelişmelere bakacak olur isek: teröristlerin leşlerine verilen belediye arabaları, belediye başkanlarının utanmazca konuşmaları(ihanetleri), ilginç heyetlerin ülkeye girişleri ve faaliyetleri, peşmergelere eğitim verilmesi, terörist için taziyelere gidilmesi, terörist leşi için yürüyüş(!) düzenlenmesi{ki bunu yürüyüş diye haber yapan başta TRT olmak üzere tüm kanallara sevgilerimi yolluyorum}, ülkenin kaosa sürüklenmesi, başkanlık sistemiyle cumhuriyetin devre dışı bırakılmak istenmesi, verilen tavizler, İmralıdakinin ellerimizle beslenmesi vs vs, bu liste çok uzar. Tüm bunlara binaen bir hikaye anlatayım:

Eskiden ormanda aslanlar ile buzağılar yaşarmış. Aslanların gözü buzağıların üstünde tabi... Ancak aslanlar ne kadar saldırsa da, buzağılar bir araya gelip aslanlara direniyormuş. Aslanlar da buzağıları yiyemiyormuş... Aslanlar bakmışlar bu böyle olmuyor. Toplanmışlar ve bir karar vermişler. Aslanın biri konuşmak için buzağıların yanına gitmiş. Buzağıya demiş ki, bunca zamandır hep size saldırıyoruz. Siz de bıktınız biz de, hepimiz yara aldık bundan. Ama bizde suç yok, hep sizdeki şu sarı buzağı yüzünden demiş. Biz burada yatarken, sapsarı tüyleri güneşte parlıyor, iştahımızı açıyor, biz de mecbur saldırıyoruz demişler. Siz en iyisi sarı buzağıyı bize verin, biz de bir daha size saldırmayalım, barış içinde yaşayalım demiş. Buzağılar toplanmış ve teklifi düşünmüşler. Yaşlı bir tanesi vermeyelim demiş. Diğerleri ise barış istemişler, verelim ve bitsin bu iş demişler. Oy birliğiyle sarı buzağıyı aslanlara vermişler. Tabi aslanlar sarı buzağıyı yeyince, doymuşlar ve bir süre gerçekten de saldırmamışlar, barış ortamı sağlanmış. Ancak bir zaman sonra aslanlar tekrardan acıkmış. Varmışlar buzağıların yanına. Sizin şu uzun kuyruklu buzağı çok dikkatimizi çekiyor, ne zaman kuyruğunu savursa iştahımız açılıyor demiş. Onu bize verin bizde saldırmayalım, barış içinde yaşayalım demişler. Onu da vermişler ve yine saldırmadan yaşamışlar. Ancak aslanlar gene acıkır, uzun buzağı, şişman buzağı vs derken, gün gelmiş 4-5 buzağı kalmış geriye. Artık aslanlar buzağı yemek isteyince direkt saldırıp yemeye başlamış. Çünkü artık izin almalarına gerek kalmamış, zaten direnecek kadar buzağı kalmamış. Hala yaşayan buzağılar, biz nerede yanlış yaptık deyince, yaşlı olan:"Biz bu savaşı Sarı Buzağıyı verdiğimizde kaybettik." demiş.

Yani demem o ki, biz sarı buzağımızı çoktaaan verdik, maalesef de gelişmeler tıpkı hikayedeki gibi gelişiyor. Ülkenin bölünmesi yakındır. Çok üzgünüm...

Hiç yorum yok: