Alakasız bir konuyla geri döndüm. Yumuşak Güç nedir diyecekseniz haliyle.. Yumuşak Güç; silah kullanmadan, çekim gücüyle başka ülkeleri cezbetmektir. Bu yolla onları ikna etmek, tesir altına almaktır.
Yumuşak gücünüz varsa, başka ülkeler sizin peşinizden gitmek ister, sizin değerlerinize gıpta eder, sizin düzeyinize çıkmaya çalışır. yani ortada gönüllü bir itaatkarlık ve taklitçilik söz konusu. Bir ülkenin kültürel, sanatsal, sosyal ve siyasal çekiciliği o ülkenin yumuşak gücünü oluşturan bileşenlerdir.
Hep yazdığım konuda bir başka kişinin de yazması beni mutlu etti açıkçası. Joseph Nye de en büyük yumuşak güçlerden birinin de sinema olduğuna değinmiş ve Hollywood'un önemini vurgulamıştır. Vietnam Savaşının sonucunu sorduğunuzda bir kişi bile ABD kazandı diyorsa, bu Hollwood'un gücünü gösterir.
Todd Gitlin de konu hakkında şöyle demiştir:"İnsanlar genelde kendi kültürlerini yeğleseler bile, ikinci tercihleri Amerikan ürünleri oluyor. Amerikan popüler kültürü, milyarlarca kişinin hem sevdiği hem tiksindiği ama severek tiksindiği çağdaş intikam tanrıçasıdır."
Keza dil için de bu böyle.Örneğin ülkemiz üzerindeki yumuşak gücü düşünün bir. İngilizce neredeyse ana dilimiz gibi. Bilmeyeni dövüyorlar derler ya, tam da o türden.
Tehlikenin farkında mısınız? Adamlar kendi değer ve kültürlerini yaşatmak için bizimkileri katlediyorlar! Sizin eğlence biçiminize, giyim tarzınıza, yediğinize-içtiğinize-ettiğinize kadar karışıyorlar. Biz de ağzımızı açıp hayran kalır isek hedeflerine ulaşmış olurlar. Aman dikkat.. (Hoş, dibe vurduk, bundan daha kötüsü olur mu, yorum sizin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder