12 Haziran 2010 Cumartesi

Aylardan Mayıs Günlerden Cuma

Selam herkese,

Uzun bir aradan sonra bloga ilk ziyaretimi yapma fırsatını buldum. Son yazımda durumumu belirtmiştim. Uzun dönem askerlik çıktı ve askeri öğrencilik dönemim bitmek üzere. Daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse, 3ncü ayı devirmeme çok az kaldı.

Detayları bende kalsın, ben nasıl bir ortamda olduğumdan bahsedeyim. Öncelikle ülkemizde uzun dönem gidenlerin düşebileceği en berbat iki yere de uğradığımı belirtsem, bu konulara ilgili kişiler nerede olduğumu az çok anlamıştır. :) Şimdi diyeceksiniz ki devlet sırrı gibi niye saklıyor bu. :) Bilmiyorum, canım söylemek istemedi. Güvenlik. :P

Durumumu şöyle anlatayım: telefon edecek zaman bile kalmıyor bazen. Ama yaratıyorum bir şekilde. :) Zaten askere gittiğimden beri 2 numara çevirdim sanırım (ev tel- Vodafone hattı).
Eğitimler biraz zorlayıcı. Sürünmediğimiz, yatmadığımız toprak parçası kalmadı. Dağın her yamacına yatmışlığımız var desem, herhalde abartmış olmam. :) Dersler, sporlar da cabası. En zevk aldığım kısım ise atışlar. Nazar değmesin ona, detaya girmiyorum. :) Az kalsın unutuyordum, bir de intikaller var tabi. Yürüyüşün dibine vurduk. :) Ama işin ilginci, ayak tabanı ve çantadan mütevellit omuz sızlaması dışında zerre yorgunluk yok. :) Şaka maka tam donanımlı asker olduk galiba. :P :) Bu kadar. :)

Genelde tüm gün boş boş oturan askerler, dönüşte efsane gibi anlatıyor askerliği. Her gün tankın içinde oturan çocuğu, ziyaretçi parkında tesadüfen gördüm. Babasına şehri kötülüyordu. :) Köyünü özlemiş dediğine göre. Peşinden, burda çok zor koşullar diye bir cümle çıktı ağzından ki içimden tek bir kelime geçirdim:"Yuhhh". Sırf şu bizim 3 ayı yaşasalar, demek ki bir destan yazacak adamlar. Yavaş atın be kardeşim. :)

Bu yazıyı da can sıkıntısından yazdım aslında. Bayağıdır tuhaf yazılar yazmıyordum, belki birazdan yazarım. :)

Görüşmek üzere.

DÜZENLENMİŞTİR!!..

Hiç yorum yok: